Yalnızlık…

Ödülü mü insanın;
uzaklardaki dostlukların açmazlarını
kalbinde duyması…
Hasretleri solurken,
yalnızlıkları oynatıyor hayat bize….
Mezarlıklar dolu yalnızlarla…
Üst üste yürek koymalı…
Yıllar hangi dehlizlerden geçirdi bizi
daha hangilerine götürecek hiç bilmiyoruz…
Unutmadıklarımız,
sahiden olacak mı kavuşacaklarımız…
Sırrı; avuçlarımızın alın yazısı çizgileri…
Ölüm anı belki açılıyor,
gönül köprüleri sonsuzluğa giderken…
Hüzünlü anın bizdeki izleri ,
inanılmaz çabuk bitiyor.
Alışıyoruz… hiç olmamış gibi.
İzler kayboluyor atarken adımları ,
tecrübe dediğimiz şeye rağmen,
her adım yeni bir boşluğa doğru götürüyor bizi…
biz zavallı insanlar bu kadar yaratıcılığımıza rağmen,
hep tek ve yalnız değil miyiz?
Kimi zaman çocukca oyunları,
kimi zaman meczubu,
kendi sahnemizde yalnız oynamıyor muyuz?
Bitiyor ve son diyor hayat…
Nereye, nerede gizlensen seni buluyor
ve akibet yalnız yüzümüze söyleniyor…
Öyleyse nedir bu ihtirası gönüllerin,
nedir sonsuzluk gayreti bilineni bilerek.
Heveslerimiz, tutamadığımız arzular
ellerimizi sıkı sıkıya kavrayarak
kimi zaman acıya götürüyor bizi .
Bizim bildiklerimiz, bilmediğimiz kaç binlercesi
gönül peşinde perişan…
Hele gözleri kör olan karanlık sevdalıları,
ruhların yaşadığı cinneti
nasıl kaldırabiliyorlar üşenmeden, hevesle…
Hayal denen gelecek kurguları,
aslında bilineni önümüze koyuyor…
Bencilliğin bütün kırıntılarını yaşayan insanoğlu,
kendi akibeti; yalnızlık illetini kendi hazırlıyor aslında …
O kadar çok ben çıkıyor ki ağzımızdan
ve sonuçta yaşamı boyunca yalnızı oynuyor insan.
Ne kadar büyük acımasızlık…
Anlamsızlıklar içinde anlama gayreti,
hep yaptığımız şey değil mi?
Nefes aldığımız sürece yakamızı bırakmayacak,
aslında varlığımızın ayrılmaz parçası
menfaat maymuncuğunu
her kapı için kullanma gözü açıklığımız;
ihtiras denen infaz memurumuzun ta kendisi aslında.
Mutluluğu bencilliğimizle arkadaş yapan,
başkalarını yok sayan
bilinç altında beslediğimiz korkularımız…
Cesaret insanın kendisini yok sayması,
kaybedeceği şeyin korku olduğunu
bilmesi değil midir insanoğlunun?
Korkuya galip gelme;
Yaşayacağımız en asil duygu…
Yüreğimize koyduğumuz sevgidir.

Orhan Çimen

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.