Susuyorum…

Sıcacık bir yüreğe sığınmıştım
korkak, ürkek, mahcup
hani diyordum; mazimiz yok;
sen varsın, sen vardın ve yine sen
öyle güzel, öyle zarif;
gözlerinde zümrüt gölgesi,
dudakları açmamış gonca,
titrerdim aşktan bakınca yüzüne
bilmiyordum ki cam kırıklarını,
dağlıyormuş avuçlarımı,
halbuki uzatmıştım sana sevgiyle ellerimi

o kadar kısa sürdü ki o, “sen” ler
anlamadım neydi o öfke seli
Sana adanmış ruhu,
önünde diz çökmüş bir kalbi,
zehirledin
ve öldürdün içimdeki
“kutsadığım” seni

çok çabuk; “bir zamanlara” geçti takvimler,
filizlenmişti halbuki ağaçlarda yapraklar,
tomurcuktaydı açacak iken çiçekler,
yazık! Hepsi dallarında,
bakarak sana; dondu kaldılar
kâbus gibi altüst oldu;
bahardan, kışa döndü mevsimler

şaşkınım, susuyorum yokluğuna,
ruhumu ağlatan sızılar bitmiyor
gitme ey ipek yüzlü
izini sürdüğüm yollarında gül kokulu izlerin var
güllerin çehresine nasıl düşer hüzünlü hilal
karanlığınla yetim bıraktığın halim
ebedi kabul etmiş çaresiz seni
ne yapsan nafile kalıyor
gurur kalkıyor üzerimden
teninden uzakta üşüyorum,
öyle zor öyle zor ki katlanmak yasına
kolay değilmiş sensiz bir rüyada,
yalnız baş koymak yastığa…

Orhan ÇİMEN

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.