İki nefes, iki hıçkırık…

Avuçlarındaki yazgısıyla
hayata tutunan
nefeslerimiz;
bilerek hazırlanıyorlar son yolculuğuna,
gönlümüz;
bihaber, hala yirmili yaş sevdalarında…
Dede nine derken,
gidenin gelmeyeceğini,
anlamadık anne babada da…
Sıra, sınıf, oyun arkadaşı
duyunca uzaklardan yarenleri,
belli ki, hemen ardımızda
yakın takipteyiz anlaşılan,
durduracak kalbimizi…
Bir hıçkırıkla yola çıktığımız an
ikinci hıçkırıkla bakmışız
bitiyor bütün zaman…
İşte hayat;
iki nefes
iki hıçkırık
ve başlayıp biten
doğum-ölüm durağı…
Henüz anlamamıştık geçen zamanı
hissedince arkamızdaki karartıyı
ne kadar da kısaymış yolculuk
diyeceğiz…
Ne bir tatlı hayal kalacak
ne de özenle sakladığımız bir hatıra…
Varsa sevgili yâre
bir vaadiniz dualarınızda,
mahşere götürmek üzere
sıkıca tutarak avuçlarınızda
iki metre bez
ve;
bir kaç kürekle,
karışacağız kara topraklara…
Biz olmadan doğacak
güneş yine
günün her yeni sabahında dünyaya…

Orhan Çimen

Bu yazı Genel kategorisine gönderilmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.